Berlin Marzahn’da Neonaziler tarafından organize edilen ve “Pazartesi yürüyüşleri – Montagsdemo“ olarak adlandırılan gösterinin dördüncüsü 24 Kasım’da gerçekleşti. Neonazi “Marzahn-Hellersdorf Vatandaş Hareketi – “Bürgerbewegung Marzahn-Hellersdorf”“un[1] çağrısına geçen haftalara kıyasla çok daha fazla kişi yanıt verdi. İlk başlarda 600-700 olan katılımcı sayısı ilerleyen saatlerde polisin verdiği bilgiye göre 1000’e ulaştı.[2] Tıpkı bir önceki haftada olduğu gibi tanınan Neonaziler, aşırı sağcı holiganlar ve ırkçı semt sakinlerinin yoğun katıldığı yürüyüş başından itibaren yüksek bir agresyon gösterdi. Açıkça ifade edilen ırkçı nitelikteki talepler (“Sığınma barınakları istemiyoruz“) ve daha yumuşatılmış olan Neonazi ifadelerinin (“Bizim sokaklarımız, bizim ülkemiz – en büyük direnişimiz“) yanı sıra, gazeteci ve habercileri hedef alan sloganlar da atıldı ( “Haut der Presse auf die Fresse”).
Neonaziler gazetecileri tehdit ediyor ve onlara saldırıyor
Söz konusu olan düşmanlık ve tehdit içeren ifadeler değil. Bir gazeteci yürüyüşün kenarında duruyor ve yürüyüşü filme alıyordu. Birdenbire yürüyüşe katılan bir gösterici çıktı, tehdit edercesine gazetecinin önünde durdu, cep telefonu ile fotoğrafını çekti ve kamerasını yüzüne doğru çarptı. Olay anının hemen yakınında bulunan polisler ise hiçbir reaksiyon göstermedi ve saldırganın yürüyüşe devam etmesine izin verdi. Saldırıya uğrayan gazetecinin basın arşivi apabiz’e sunduğu videoda saldırı açıkça görülüyor. Saldırgan Berlinli tanınan Neonazi Kai S., kendisi Daniela F. ve Marcel R.’nin yanında Neonazi “Marzahn-Hellersdorf Vatandaş Hareketi“nin baş protagonisti olarak tanınıyor ve 1999 yılında Hellerdorf’ta NPD’den Berlin Parlamentosu için aday olmuştu. Yaşanan bu olay o akşamın yegane saldırısı değildi. RTL’in kamera ekibi de bir Neonazi tarafından saldırıya uğramıştı. Polis saldırıların önüne geçme gibi bir durumda değildi. Ayrıca bunun için hiçbir önlem almadı. Kendilerini olası başka ve daha ağır sonuçlar doğurabilecek saldırılardan korumak isteyen gazeteciler işlerini yarıda kesmek ve geri çekilmek zorunda kaldılar.
Berlin Polisi hiçbir tepki vermiyor
Bu durum ne yeni ne de şaşırtıcı… Gazeteciler önceki iki Pazartesi yürüyüşünde Neonaziler tarafından sıkıştırıldıkları ve tehdit edildikleri için ve polis tarafından yeterince korunmadıkları için kısa bir süre sonra işlerini yarıda bırakmak zorunda kalmışlardı. 10 Kasım Pazartesi günü Marzahn’da yaklaşık 500 kişinin katılımıyla agresif ve Neonaziler tarafından organize edilmiş ırkçı bir yürüyüş gerçekleşti. Sayıları az olan polis güçleri orada bulunan gazetecilere onların güvenliğini sağlayamayacakları için belli bir mesafede kalmaları gerektiğini tavsiye ettiler. Polisin bu öngörüsüne rağmen 17 Kasım Pazartesi günü gerçekleşen ve 500 kişinin katıldığı gösteride az sayıda polis görev aldı. Yürüyüşün başından itibaren şiddete hazır bir ortam vardı. David G., Stephan A., Christian B., Oliver O. ve Berlin JN şefi Björn Wild gibi tanınmış Neonaziler en önde pankartın önünde yürüdüler. Bilerek ve açıkça koordineli, tehdit edici ve kısmen fiziki olarak gazetecilere saldırdılar. Sayıları az olan ve tamamıyla yetersiz kalan polis, basın mensuplarını koruyacak ve olayları kontrol altına alacak bir durumda değildi. Baskılardan dolayı burada da basın mensupları işlerini yarıda bırakmak zorunda kaldılar.
Kamuoyu eleştirisi – Emniyet Müdürü savunması
Geçtiğimiz hafta politikacılar ve meslek birlikleri Berlin polisinin eylemsizliğini kamuoyu önünde eleştirmişlerdi. Alman Gazeteciler Birliği Berlin-Brandenburg Şube Başkanı (dju) Andreas Köhn, İçişleri Senatörü Frank Henkel ve Emniyet Müdürü Klaus Kandt’a yazdığı bir mektupla durumu değinerek basın özgürlüğünün korunması konusunda uyarıda bulundu. Berlin Senatosu İçişleri Komisyonu da 24 Kasım Pazartesi günü gerçekleşen bir oturumda bu durumun karşısında olduklarını bildirdi. Emniyet Müdürü Kandt eleştirileri kabul etmedi ve gazetecilerin korunmasının polisin görevi olmadığını vurguladı.
Basın özgürlüğünün sağlanması
Bu açıklamaların karşısında karar verici olan ifade şudur: Basın özgürlüğü anayasada yer alan bir haktır. Polisin görevi temel hak olan basın özgürlüğünü garanti altına almak ve gerektiğinde onu korumaktır. Tıpkı Neonazilerin tehdit ve saldırılarına karşı olması gerektiği gibi. Olay yerinde görevli olan polisler ve onların mensup olduğu Emniyet, şiddet eylemlerinin peşine düşmek ve gereğini yapmakla yükümlüdür.
- ↑ Irkçı ve Neonazi bir grup olan “Marzahn Hellersdorf Vatandaş Hareketi – Bürgerbewegung Marzahn Hellersdorf” 2013 yılı yaz aylarının sonlarına doğru tanınmış Neonaziler tarafından kurulmuştur. Bu grubun ilk aşamada amacı, Carola-Neher-Straße’de bulunan eski bir okul binasının mülteciler için bir barınak haline getirilmesine karşı gelmek olmuştur. “Bürgerbewegung Marzahn-Hellersdorf” grubu şu günlerde örgütsel ve mobilize edici olarak ırkçı, aşırı sağcı “Pazartesi yürüyüşleri – Montagsdemos”nin arkasındaki baş aktördür. Grup, Berlin’de NPD ve Die Rechte ve Nationaler Widerstand Berlin (NW Berlin) adlı Neonazi ağının üyesi olan kişilerle yakın ilişki içindedir.
- ↑ “Montagsdemos” adı altında düzenlenen gösterilerin yanı sıra, 22 Kasım Cumartesi günü Marzahn’da sağ(cı) bir yürüyüş daha gerçekleşti. Öncesinde yıllardır Berlin’de gerçekleşen en büyük yürüyüşlerden biri olacağı hesaplanıyordu. Sonunda yaklaşık 500 kişi geldi. Mücadele azmiyle orada bulunan çok sayıdaki antifaşist ve sivil toplum taraflarınca yapılan protesto ve başarılı blokajlar yoluyla sağcı göstericilere rahat verilmedi ve yürüyüşleri geciktirildi.